27 Haziran 2014 Cuma

İftarda ve Sahurda Neler Yemeliyiz?

Sağlıklı bir Ramazan için bunlara dikkat, İftarda ne yenmeli, sahurda ne yemeliyiz,ramazanda sağlıklı beslenme,oruçluyken ne yapmalı, kalp hastaları oruç tutabilir mi?,tansiyon hastaları oruç tutabilir mi?,Şeker ( diyabet ) hastaları oruç tutabilir mi?,Ramazan ayında sağlık beslenme hakkında tüm merak ettiğiniz konular haberimizde. Ramazan ayının yaz aylarına gelmesi demek, oruç tutulan sürenin daha da uzaması anlamına geliyor. Aşırı sıcaklara ilaveten Ramazanda değişen yemek yeme alışkanlıklarının reflü, ülser ve gastrit gibi mide hastalıklarıyla nasıl etkileştiği merak unsuru konular arasında yer alıyor. Ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç ayı boyunca tüketilecek besinler hakkında insanların büyük kaygısı var. Peki bu kaygıyı önlemek için nasıl beslenilmeli?.Ramazan ayında nasıl beslenilmeli?
sahurda neler yemeliyiz


Aşırı sıcaklara ilaveten Ramazanda değişen yemek yeme alışkanlıklarının reflü, ülser ve gastrit gibi mide hastalıklarıyla nasıl etkileştiği merak unsuru konular arasında yer alıyor. Teorik olarak uzun süreli açlığın asit fazlalığına sebep olabileceği teorik olarak kabul edilse de, oruç tutanlarda bu durum değişebiliyor. Central Hospital'da Genel Cerrahi Uzmanı olan Prof. Dr. M. Rafet Yiğitbaşı, konuyla ilgili şöyle açıklamalar yaptı: " Mide salgıları ve asidin uyarılmasında önemli bir faktör olan " salgılamanın beyinsel fazı " ibadet düşüncesi ve beyinsel kabule bağlı olarak asid üretiminde etkinliğini yitirmekte, ayrıca asid üretiminin ikinci evresi olan "midesel faz"da, midenin boş olması nedeniyle aktif olamayacağından asid üretimi minimum seviyeye iner. Böylece Ramazan Orucu, asid fazlalığının olumsuz etkileyeceği mide rahatsızlıklarında sanıldığı gibi zararlı etki oluşturmaz. Ancak aktif ülser ve gastridi bulunan veya mideye dokunan ilaçlar almak zorunda olan hastalara, oruç tutmadan önce uzman bir hekime danışmalarını öneriyoruz.

SAHUR VE YATMA ARASI SÜREYİ UZATIN

Reflü, midedeki asit ve gıdaların yemek borusuna geri gelmesi yüzünden bu bölgede tahrişe ve göğüs arkasında yanmalara neden olur. Böyle durumlarda asit fazlalığından daha ziyade, yemek borusu ve mide arasındaki kapak mekanizmasının gevşemesi rol oynar.Reflü olasılığını, iftar yemeğinde fazla yememek, baharatlı, yağlı ve kızartma türü yiyeceklerden ve kahve, çay türü içeceklerin tüketilmesinden kaçınmak azaltacaktır. Bol sıvı alınmalı, besinler yavaş ve iyi çiğnenerek yenmeli, hazmı kolay lifli gıdalar tüketilmelidir. Eğer mümkünse, iftar yemeği en az iki seansa bölünerek yenmeli, iftar sonrasında kişide meydana gelen ağırlık hissi ardından hemen uzanıp yatılmamalıdır.

MİDE FAZLA DOLDURULMAKTAN KAÇINILMALI

Uzmanlar Reflü Hastaları için yatağa girerken midelerinin mümkün olduğunca boş olması gerektiğini söylüyor. Aynı kural Ramazan Ayı için de geçerlidir. Uzun ve güç gerektiren bir ibadet olan teravih namazı hem iftarda alınan enerjinin depo edilmek yerine harcanmasına katkıda bulunur, hem de reflü hastaları için önem arz eden midenin boşalmasına yardım eder.

SAĞLIKLI BİR RAMAZAN İÇİN BUNLARA DİKKAT

Kişilerin beslenme alışkanlıkları ve besin tercihleri zaman zaman değişiklik gösterebilir. Ramazan ayı da bu değişimlerin belirgin olduğu dönemlerden biridir. Ramazan ayını kilo almadan bitirme korkusu ile bilinçsizce yapılan beslenme planları ise sağlık problemlerine davetiye çıkarabilir. Oysaki doğru beslenerek bu dönemi kilo almadan keyifli bir hale getirmek mümkündür. Uz. Dyt. Yeşim Çelik, Ramazan ayında sağlıklı beslenme hakkında bilgi verdi.

Ramazan ayında öğün sayısının ikiye düşmesi, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi daha da önemli hale getirmektedir. Çünkü bu ayda, öğün zamanlarında, yemek miktarlarında ve tercih edilen besinlerin çeşitlerinde önemli değişiklikler olmaktadır. İftar ve sahur sofralarını, 11 ay boyunca tüketilen besinlerin yerine, hem gün boyu tok tutacak hem de sağlıklı beslenmeyi sağlayacak yiyeceklerle hazırlamak gerekmektedir. Tokluğu uzun süre sürdürecek olan besin grupları; sindirimi ve emilimi uzun süren gıdalardır. “Kompleks karbonhidratlar” adı verilen sebze, meyve, kuru baklagiller, tahıllar, esmer (kepek, çavdar, tam buğday unundan yapılmış) ekmek, esmer pirinç, kepekli makarna gibi besinlerdir.

Açlığın kaynağı kan şekerinin düşmesi ise meyve suyu yerine meyvenin kendisini tüketmek gibi beslenmemizde çeşitli değişiklikler yapmamız gerekmektedir. Bu besinler kan şekerimizin gün boyu dengede kalmasını sağlayarak açlık hissinin oluşmasını engelleyecektir. Ayrıca, iftar ve sahurda içilen bir bardak süt, içerdiği karbonhidrat, protein, yağ, kalsiyum, fosfor, magnezyum, potasyum ve B vitaminleri nedeniyle Ramazan’da sağlıklı beslenmenin temelini oluşturmaktadır. Sıvı besinler mideyi çabuk terk ettiğinden kişiler çok daha çabuk açlık hissetmektedir. Bu yüzden çorba, ayran gibi besinlerin tek başlarına değil; protein içeriği yüksek ve posalı gıdalarla beraber tercih edilmesi gerekmektedir.

Ramazanda gün boyunca aç kalınacağı için yavaş sindirilen, mide bağırsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve kana geçiş hızı düşük olan esmer tahıl ürünleri, sebzeler, kuru baklagiller, salata gibi gıdaları iftarda tercih etmek, iftar sonrası yaşanabilecek rahatsızlıkları ve aşırı tatlı isteğini engellemektedir.

İftar yemeğine başlarken doyurucu ve sindirimi kolay çorba ile başlamak ve arada sadece salata tüketerek zaman geçirmeye çalışmak faydalıdır. İftardan 30 dakika sonra tüketilen ana öğünde etli veya etsiz, az yağlı sebze yemeği ile az miktarda pilav, makarna veya börek yenebilmektedir. Bunun yanında yoğurt, ayran veya süt tüketimi ihmal edilmemeli; süt ürünleri tüketiminin günde 2 su bardağının altına düşmemesine özen gösterilmelidir. Yani pide yenilecek ise makarna ya da pilavı sınırlamak veya hiç yememek gerekir. Sahurda yağ, şeker ve tuz içeriği düşük olan besinlerin tercih edilmesi gerekmektedir. Böylece hem oruç süresince susuzluk hissi azalmakta, hem de gereksiz enerji alımı önlenmektedir. Sahurda yumurta, peynir ve süt gibi protein açısından zengin besinleri tercih etmek tokluk hissini artırmaktadır.

İftarda kan şekerini hızlı yükseltmeyecek besinleri önerilen zaman aralıklarında tüketmek iftar sonrasındaki oluşabilecek tatlı krizlerini ortadan kaldıracaktır. Bu şekilde fazladan alınabilecek kalori miktarı sınırlanmış olacaktır. İftar yemeğinden 1. 5-2 saat sonra meyve ara öğünü yapmak faydalı olacaktır. Yemeğin ardından şerbetli hamur tatlıları, kızartılan tatlılar yerine muhallebi, güllaç gibi sütlü tatlılar veya meyvelerin tüketilmesi gerekmektedir. Ramazan ayının tatlısı olan güllaç oldukça keyifli ve sağlıklı bir seçim olacaktır.

ŞEKER ( DİYABET ) HASTALARI RAMAZANDA DİKKAT!

Ramazan boyunca diyabet hastalarının oruç tutması son derece hassas bir konu. Sıcaklarda oruç tutarken uzun süre aç kaldıktan sonra oturulan iftar sofralarında tüketilecek besinler önem taşıyor.

Öncelikle her diyabet hastasının oruç tutmasının uygun olmadığını ancak şekeri iyi seyreden, insülin kullanmayanların oruç tutabileceğini söyleyen uzmanlar, bu süreçte bir doktora danışılması gerektiğini vurguluyor.

Oruç tutan diyabet hastaları için öneriler sunan uzmanlar gün içerisinde dinlenmeye alışmış olan sindirim sistemi normal düzeye geçerken dikkatli olunması ve yavaş yenmesi gerektiğini söylüyorlar. Acele etmeden, besinler arasında ara vererek, bir öğünü en az 20 dakikaya yaymak diyabet hastaları için önem taşıyor. Aksi takdirde hızlı yemek yendiğinde, kan şekeri çok hızlı yükselmeye başlıyor ve bu durum, hem diyabet hastaları için hem de kilo problemi yaşayan veya kilosunu korumak isteyenler için olumsuz bir durum oluyor.

Sahur ve iftarın yanı sıra gece saat 22.00 -23.00 arasında alınacak bir ara öğün ile gün içerisindeki öğün sayısını üçe çıkarmanın önemli olduğunu belirten uzmanlar ekmek, hamur işi, pirinç pilavı, makarna, patates ve şekerli yiyecekler gibi basit karbonhidratları tüketmemek gerektiğini söylüyor. Havuç ve bezelye gibi karbonhidrat değeri yüksek sebzeler konusunda da uyaran uzmanlar az ve dikkatli ekmek tüketmenin, mümkünse hazmı kolaylaştıran tahıllı ekmekleri tercih etmenin faydalı olduğunu vurguluyor.

Ramazan'da tatlı tüketimi diyabet hastaları için tehdit oluşturuyor. Diyabet hastaları güllaç gibi iftarlardan sonra servis edilen tatlılar yerine meyve yemeyi tercih etmeli. Şeker oranı, insülin endeksi yüksek olan meyveler daha dikkatli ve az tüketilmelidir.

Uzmanlar Ramazan boyunca tatlı isteği engellenemediğinde glisemik indeksi düşük atıştırmalıkların tüketilebileceğini ekliyor ve üç seçenek öneriyor:

•1 kutu light süt (200 ml) + 1 meyve ya da 3 kayısı ya da erik + 2 tam ceviz
•½ paket light bisküvi + 1 su bardağı ayran
•2 dilim tahıllı ekmek arasına beyaz peynirli tost gibi ara öğünler ile tatlı krizlerin önüne geçmek mümkün oluyor.

Besin değeri düşük, boş enerji kaynakları olan şekerli ürünler tüketildiğinde kan şekeri ani bir şekilde yükseliyor. Yine de nefsinize yenik düşüp tatlı yerseniz arkasından mutlaka protein içeriği yüksek besinler almalısınız. Proteinli gıdalar mideden geç boşalarak kan şekerinin hızlı yükselmesini engelliyor.

KALP HASTALARI ORUÇ TUTABİLİR Mİ?


sorun çıkaran şikayetlere de dönüşebileceğini belirten Doç. Dr. Bilsel; ‘Kalp hastalığının derecesine göre kontrol altındaki kalp hastaları oruç tutabilirler. Ancak kalp hastası olan kişinin mutlaka bu konuda kendisini takip eden doktoruna danışması gerekir. Son 1 yıl içinde kalp krizi hikayeniz yoksa semptomları ilaç tedavisiyle kontrol altında olan kalp, damar ve yüksek tansiyon hastasıysanız doktorunuza danışarak oruç tutabilirsiniz.’ diye konuştu.

Kimlerin oruç tutması çok riskli?


• Son 1 yıl içinde kalp krizi geçirenler,
• Kalp hastalığına bağlı kontrol altına alınamayan şikayeti olanlar,
• Çoklu ilaç kullanımını gerektiren kalp yetmezliği olanlar,
• Kontrolsüz hipertansiyon hastaları,
• Kalp kapak protezi ya da artmış inme riski nedeniyle kan sulandırıcı ilaç kullananların oruç tutmaları sağlıklı değildir.


Kalbinde stent olanlar ya da kalp pili kullananlar oruç tutabilir mi?


Eğer stent son 1 yıl içinde takılmışsa, stent ve diğer damarlarda problem çıkmaması için genelde ikili kan sulandırıcı tedavisi uygulanır. Bu dönemde kişinin oruç tutması doğru olmaz. Ancak stent uygulaması ardından 1 yıl geçmiş ve hastanın şikayetleri kontrol altındaysa yine doktoruna danışarak oruç tutmasında sakınca olmayabilir. Kişide sadece kalp pili olması oruç tutmak için engel değildir. Kalp ya da kalp dışı diğer yandaş hastalıkların varlığı kişinin oruç tutmasına engel olabilir.

İnme riskini azaltmak amacıyla geçici ya da sürekli kan sulandırıcı ilaç kullanmanız gerekiyorsa, kalp krizi veya kalp krizi olmadan da akut koroner sendrom dediğimiz kalp damar hastalığında akut alevlenmeye bağlı 1 yıl ikili kan sulandırıcı tedavi almanız gerekiyorsa oruç tutması uygun değildir. Kronik kalp damar hastalığı olup da kontrol altında olan ve sadece koruyucu olarak düşük doz aspirin kullanması önerilen hastalar doktor kontrolünden geçtikten sonra oruç tutabilirler.

Kalp hastaları oruç tutarken nelere dikkat etmeli?

• Oruç tutma kararından önce kendinizi takip eden doktorunuzla görüşün.
• Ramazan ayı çok sıcak ve uzun günlere geldiği için uzun süreli susuzluk ve açlık sonucunda yaşayabileceğiniz problemleri öğrenin.
• İftarda çabuk ve çok miktarda yemek yemekten kaçının.
• Akdeniz mutfağı dediğimiz sebze ve salata ağırlıklı, et olarak da balığın tercih edildiği beslenme biçimini tercih edin.
• Yağlı yemeklerden uzak durun. Çok hızlı ve yağlı yemekler tüketmeniz mide ve bağırsak sistemine giden kan miktarı artışı nedeniyle kalbinizin de iş yükünü artıracaktır. Bu da ani kalp krizlerine neden olabilir.
• Günlük ihtiyacınız olan besin miktarını iftarla sahur arasında bölüştürerek azar azar ve sık alın.
• Hekiminizin tarafından başka bir şey önerilmediyse en az 2 litre suyu iftarla sahur arasında tüketin. Özellikle ilaç tedavisi altında olan hipertansiyon ve bilinen kalp damar hastası olan hastaların bu konuya özen göstermesi hayati önem taşır.

İFTAR VE SAHURDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Vücudumuza sağlık kazandırmanın en önemli yollarından birinin de kalori kısıtlaması yapmak olduğunu artık biliyoruz. Beslenme yetersizliği yapmayacak bir kalori kısıtlaması ömrü uzatıyor. Oruç tutmak da kalori kısıtlaması yapmanın en güzel yollarından biridir. Hem ibadet etmek hem de bedene sağlık kazandırmak istiyorsanız oruç tutarken beslenme yetersizliği yapmayacak şekilde bir kalori kısıtlaması yapabilirsiniz.

İşe iftariyelik tabağından başlayalım. İftariyelik tabağı olarak hazırlanan çeşit çeşit peynir, hurma, zeytin, salam, sosis, sucuk, pastırma, bal, kaymak ve tereyağı tabağını aynı anda sofraya koymayalım. Çünkü bu yiyeceklerin bir çoğu çok fazla tuz içerir. Aynı zamanda bu yiyeceklerin bir çoğu çok fazla yağ içerir. Tuz su ihtiyacımızı daha çok arttırır. Yağda çok fazla kalori içerir. Bu yiyeceklerden hepsinden bir lokma tadına bile bakmak vücuda ciddi bir kalori girmesine neden olur. Doğru iftariyelik tabağı olarak; kişi başı 1 adet hurma, 1 tane zeytin, az tuzlu bir çeşit beyaz peynir, domates, salatalık ve yeşilliklerden oluşan bir tabak hazırlayalım.

Başlangıç olarak çorba iyi bir seçimdir. Ancak yapacağımız çorbalar krema, yağdan fakir olsun. Et suyu kullandığımız çorbalara ekstra yağ koymayalım. Sebze çorbaları, domates çorbası, yoğurt çorbası, ezogelin ve mercimek çorbası daha doğru şeçimlerdir. Çorbaların içinde ayrıca et, kıyma veya tavuk kullanmamaya özen gösterelim. Et yemeğini ayrıca yapabiliriz. Çorbada porsiyon kontrolü yapmak önemlidir. Kadınlar için 1 kepçe erkekler için 2 kepçe çorba yeterlidir.

Ana yemek olarak 1 çeşit et, tavuk veya balık içeren bir yemek yapılabilir. Bu et yemekleri özellikle sebze ile birlikte yapılırsa vücudun lif ihtiyacına da cevap verir. Ama et ve sebze yemeğini ayrı olarak yapalım diyorsak; et yemeklerini fırında, ızgara veya haşlama olarak seçip yanında 1 çeşit az yağlı bir zeytinyağlı sebze yemeği de yapabiliriz. Kalori kısıtlaması olarak düşünürsek kadınlar bir avuç içi büyüklüğünde erkeklerde onun iki katı olarak da tüketimi uygun olur.

Ramazanın baştacı pideyi de artık tahtından indirme zamanı geldi. Çünkü pide beyaz undan yapıldığı için hem kan şekerini hızlı yükseltiyor hem de porsiyon kontrolü yapmak zor oluyor. O nedenle esmer undan yapılmış ekmeklerden vazgeçmeyelim. Eğer ekmek yiyorsak da ayrıca pilav, makarna veya börek tüketmemeye özen gösterelim. İlla da pide diyorsanız haftada 1 kez sınırlayın. Porsiyon büyüklüğü olarak da bir avuç içi kadınlar için veya erkekler içinde onun iki katı olabilir.

Her sofranızda börek, pilav veya makarna olmasın. Bu tür yiyeceklerin karbonhidrat değeri çok yüksek olduğu için, çorba ve pideyle birleştiğinde vücuda ciddi kalori girmesine neden olur. Yapacaksanız da sadece bir çeşidini yapın ama bu tür yiyecekleri tükettiğinizde ayrıca ekmek, pide veya tatlı yememeye özen gösterin.

Yoğurt, cacık veya ayrandan vazgeçmeyin. Bu yiyecekler hem protein açısından hem kalsiyum açısından zengindir. Metabolizmayı çalıştırır harareti dindirir. Gaz yapmasın istiyorsak yemeklerde kimyon kullanabiliriz.

İftar sofarlarınızda çeşit çeşit tatlı bulundurmayın. Bu bir ayı kalori kısıtlaması olarak düşüneceğimiz için yemekten bir-iki saat sonra meyve yediğinizde hem tatlı ihtiyacınızı karşılarsınız hem de vücudunuza bol miktarda lif girer.

Yemekte mutlaka az yağlı bir mevsim salatanız olsun.

Yemekten hemen sonra çay içmek, susuzluğunuzu derinleştirir. Özellikle kansızlığı olanlarda demir emilimini önler. O nedenle ıhlamur, ada çayı, rezene gibi hafif bitki çayları içmek, hem mideyi hem bedeni rahatlatır.

Sahurda çay ve kahve içmekten vaz geçin. Çünkü bu içecekler vücuttan su atar ve daha çok susamanıza neden olur. Sahurda 4 bardak kadar su içmeye özen gösterin.

RAMAZANDA AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Ramazan ayında beslenme siteminin değişmesi, 24 saat içinde tüketilen öğün miktarının ve sayısının azalması, özellikle yaz aylarına denk gelen Ramazan’da iftar ve sahur arasındaki sürenin fazla olması gibi etkenler ağız sağlığı için büyük risk taşıyor. Ramazan’da dişler fırçalanmadığı zaman iftardan sahura geçen vakit arasında ağızda kolayca üreme imkanı bulabilen bakteriler, kötü kokuya sebep olurken, diş çürüklerinin de artmasına neden olabiliyor.

Ağız ve diş sağlığına Ramazan ayında her zamankinden daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş KIŞLAOĞLU, oruç tutarken diş sağlığının nasıl yapılması konusunda merak edilenleri yanıtlıyor.

Oruç tutarken neden ağız kokusu meydana gelir?


Ağızda oluşan diş çürükleri, iltihaplar ağız kokusunu tetikleyen önemli unsurlardır. Ağız içinde yer eden bir bakteri üreyerek ağız kokusuna davetiye çıkarır. Eskiyen köprü ve protezler, gün geçtikçe gıda birikmesine yol açarak kötü kokulara neden olabilir. Eğer böyle bir sıkıntı varsa ve ağız kokusu bu nedenlerden kaynaklanıyorsa Ramazan’dan önce diş hekimine gidilerek tedavi olunması gerekmektedir.
Ağız kokusunun bir diğer nedeni olarak da üst solunum yolları enfeksiyonu ve mide rahatsızlıkları da gösterilebilir. Ağızdan nefes alınması ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesine elverişli bir ortam oluşturur. Bu durum tükürük salgısını da azaltarak durum daha kötü hale gelir.

Ramazanda dişte oluşan çürüklere dikkat edilmeli!

Ramazan’da oruç tutarken yeme içme az olduğu için ağızda oluşan tükürük salgısı da düşük seviyededir. İftar ve sahurda yenilen yemek sonrası ağızdaki asit-baz dengesi bozulur ve asit oranı artar. Özellikle sahurda yemek yenildikten sonra hemen yatıldığı için ağız içinde temizlenemeyen plaklar sebebiyle bakteri üretimi artış gösterir. Sahur yemeklerinden sonra fırçalanmayan dişlerde üreyen bakteriye bağlı olarak çürük artışı fazla olur. Ramazan ayında diğer aylardan daha fazla tatlı alımı ve akşam atıştırmaları fazla olduğu için bakteriler artarak çürük oluşumunu hızlandırmaktadır.

Diş çekimi ve diş tedavisi yapılabilir mi?
Anestezi yapılmadan uygulanan işlemlerde oruç bozulmaz. İşlem sırasında kişi ağzını temizlemek için kullandığı suyu yutmadığı sürece bir problem yaşanmaz.

İftar ve sahurdaki beslenmenin ağız ve diş sağlığına etkisi nedir?

Yemek yeme sayısı düştüğü için ağızdaki asit-baz oranı da buna bağlı olarak düşer. Böylece bakteri oluşumu artış gösterir. Oruç tutulmayan zamanlarda ara öğünler sayesinde ağız içindeki asit oranı düşerek denge sağlanmaktadır. Fakat oruçluyken ara öğün alma olmadığı için asit oranı artar. Ağızdaki asit oranını dengelemek için gün içerisinde ağız su ile çalkalanabilir.

Oruç tutarken dişler fırçalanabilir mi?

İftar ve sahur yemeklerinden sonraki ilk 20-30 dakika içinde bakteriler dişte çürümeye neden olabileceği için dişlerin fırçalanması gerekir. Oruçluyken diş fırçalamanın bir sakıncası yoktur. Bu din adamları tarafından defalarca tekrarlanmış ve diş fırçalamanın orucu bozan bir etkisinin olmadığı vurgulanmıştır.

Ramazanda ağız bakımı nasıl yapılmalıdır?

Oruç tutmadan önce olduğu gibi oruç tutarken de ağız ve diş sağlığımıza özen göstermeliyiz. Bunun için iftar ve sahurdan sonra dişler mutlaka özenle fırçalanmalıdır. Ramazan ayı boyunca dil yüzeyi ve diş eti bölgelerinin de iyi bir şekilde fırçalanarak temizlenmesi gerekir. Ayrıca antiseptik gargaranın da kullanılması diş ve ağız temizliği açısından önemlidir. Diş ipi kullanımı ve dilin fırçalanması da bakterilerin oluşumunu engelleme bakımından önemlidir. Sigara içmek ağız kuruluğuna neden olduğu için ağız kokusuna da neden olur. Bu nedenle iftardan ve sahurdan sonra sigara içenler mutlaka ağız bakımı yapmalıdırlar.

İLAÇ KULLANANLAR DİKKATLİ OLMALI

Sahur yemeğinin kesinlikle atlanmaması gerekir çünkü hormonal biyoritme uygun olarak vücuda yeterli miktarda enerji sağlar, bu yüzden de çok faydalıdır. Sahur yemeğinde mide tamamen doldurulmamalı, hafif şeyler yenmelidir. Özellikle sahurdan sonra hemen yatılmaması reflü hastalarına önerilir. Mide rahatsızlıkları nedeniyle ilaç kullanan hastalar oruç tutmak istediklerinde, ilaç vakitlerinin revize edilmesi için doktorlara başvurmalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Me

Designed By Seo Blogger Templates Published.. Blogger Templates